Verimli Bir Çalışma Yöntemi (Tarih, Felsefe, İngilizce)

İngilizce, Tarih ve Felsefe konularında deneye deneye bir çalışma metodu geliştirdim ve bunun yüksek verimli olduğunu bizzat gördüm. Paylaşmadan önce söylemek istediğim bir şey var. Bu yöntemler okuldaki derslerinizi anlamaya yardımcı olur mu bilmiyorum. Ben tarihe ve felsefeye ilgi duyduğum için çalışıyorum, öğrenci değilim. İngilizce konusunda da bu yöntemin muazzam katkı sağlayacağına eminim. Başlayalım.

1-Tarih ve Felsefe Çalışma Yöntemi

Yoğun çalışmak saatlerce dirsek çürütmek değil bir kaynaktan (kitap, dergi, makale, tez vs.) alınacak en yüksek verimi almak demek. Herkesin ilgi duyduğu bir dönem tarihi/felsefesi vardır. Ben bu zamanlar 16. Yüzyıla ilgi duyuyorum. Bunun hakkında bir kitap okuyorum. Kitap okurken önemli yerlerin altını çiziyorum ama bununla bitmiyor. Tarih ve felsefe kitaplarında onlarca isim, mekân adı, düşünce akımı, mimari eser adı, tablo adı vs. geçer. Gördüğüm her ismi, her düşünce akımını deftere yazıyorum.

Rönesans ve Reform Çağı isimli kitabı okurken defterime kaydettiğim bazı isimler şunlar mesela: Ariosto, Benvenuto Cellini, Galenizm, Alman Maden Devrimi, Saksonya Dükü George, İşverenler Birliği Antlaşması…

Kitabı okuduğum süre boyunca önemli yerlerin altını çiziyorum. Sizin için neyin önemli olduğu size kalmış. Ben işin kültürel kısımlarına ilgi duyduğum için 16. Yüzyılın gündelik hayatıyla ilgili yerleri çizdim mesela. Döneme etki eden, akışı değiştiren şeyleri mutlaka çizmelisiniz. Kitap bittikten sonra -bir gün sonra veya hemen, maksat çok geciktirmemek- bu kavramların hepsini Google’a yazıyorum ve onların kayda değer kavramlar olup olmadığına bakıyorum. Kitap boyunca deftere not aldığınız kavramların %30’u mühim oluyor genelde. Bunlardan önemli olanları işaretliyorum. Önemli olduğunu nasıl anlıyorum? Kayda değer isimler vikide Türkçe metinle veriliyor zaten. İngilizceden Türkçe’ye çevrilmiş olanlar genelde çok önemli isimler olmuyor. Eğer o kişi üzerine Türkçe makalelere rastlıyorsanız, hele hele sözlükte bahsedilmişse bilin ki önemli bir isim. Benvenuto Cellini dönemi için araştırmaya ve öğrenmeye değer bir figür mesela. Mühim kavramları işaretledikten sonra onları daha sonra internetten araştırmak üzere temize çekiyorum. Böyle yapmamızın öğrenmemize muazzam bir katkısı da bize bazen yeni kaynaklar sunmaları. İşin en önemli kısımlarından birisi bu çünkü Tarih ve felsefe çalışanlar genelde hangi kitabı okumaları gerektiğini kararlaştırmakta zorluk yaşıyorlar. Yine kendi okuduğum kitaptan yola çıkarak örnek vereyim.

16. Yüzyıl tarihini okurken köylü savaşlarına geldim ve orada geçen bir ismi not aldım: Thomas Müntzer. Not aldığım bu ismi araştırırken fark ettim ki kendisi çok önemli bir figürmüş. Araştırdım ve onun hikayesini anlatan “yayınevinin kaliteli ve yorumların pozitif olduğu” bir kitap keşfettim: Yoksulların Savaşı- Eric Vuillard. Defterin bir bölümüne o kitap sayesinde önüme çıkan kaynakları yazıyorum ve böyle bir sürü kitap birikiyor. Matbaanın bulunmasıyla Avrupa’da ilgi gören yazarlardan birisi Plutarkhos, onun en ilgi çekici eseri “Paralel Yaşamlar” isimli kitabıymış. Araştırdım ve muazzam bir kaynak olduğunu gördüm, o dönemin insanlarını karşılaştırmış, güzel bir çalışma çıkmış ortaya. Bu sadece o dönemle ilgili kitaplar bulmanızı sağlamaz. Güzel yazarları, tarihçileri bulmanıza da katkı sunar. Vuillard’ın Hitler’in iktidara gelişini anlattığı bir kitap varmış mesela onu da okuyacağım. Aynı şey Plutarkhos için de geçerli.

Kavramları araştırdık, çok önemli olanları not aldık peki bitiyor mu? Hayır. Bilgisayarda dönemleri klasör şeklinde sıraladım ben. Orta çağ bölümü de var. Burada okuduğum kitabın isminde alt klasör açıyorum ve kitapta altını çizdiğim “en hayati detayları” telefonumdaki Adobe Scan uygulamasıyla fotoğrafını çekip, pdf formatına çevirip kitabın klasörüne atıyorum. Yarın bir gün makale yazarken kaynak aramazsınız, o konuyla ilgili bir şey kaleme aldığınızda yanınızda olur. Hiçbir şey olmasa bile bir gün hatırlamanız gereken bir detay olduğunda kütüphaneden kitabı bulmakla uğraşmadan bilgisayarınızdan pratik bir şekilde halledebilirsiniz. Kitabı açıp ilgili bölümleri aramak beni nedense çok yoruyor. Bununla uğraşmamak için böyle bir yöntem geliştirdim ve muazzam faydasını gördüm. Tarihi ve felsefeyi böyle çalışıyorum. Felsefe kitaplarını okumak nispeten daha kolay bu yöntemle.

Tarih çalışacak olanlara ek olarak şöyle bir şey önerebilirim: Orta çağ araştırması yaparken o dönemleri aktaran gravürleri, resimleri de incelemeyi/kaydetmeyi unutmayın. Orta çağ tarihini araştırırken Venedik’in en önemli Avrupa kenti olduğunu okumuştum. Google’a “Medieval Venici” diye arattım ve muazzam tablolar çıktı karşıma. Onları da klasöre kaydettim. Hem güzel hem de o günlerin kentleri için sizde fikirler uyandırabilir. Görsel kaynağın da çok ciddi katkıları oluyor.

2-İngilizce Çalışma Yöntemi

İngilizce için deneye deneye kendim için en verimli yöntemi buldum. Voscreen uygulaması ve İngilizce okuma metinleri olan herhangi bir kaynak kitap yeterli. Voscreen’de video izlerken veya kitapta masal okurken bilmediğim kelimeleri ve kalıpları not ediyorum yine. Bir saatlik çalışmanın ardından en az 30–40 kelime birikiyor. Ben Essential English Word diye bir kitapla çalışıyorum şu an. Masallar falan var. Orada bilmediğim kelimelerin olduğu “cümleyi” yazıyorum. İngilizce çalışırken en büyük hatalardan birisi direkt olarak kelimelerin yazılması bence. O kelimenin geçtiği cümleyi yazarsanız çağrışım yoluyla daha kolay öğrenirsiniz. Gramerle falan hiç uğraşmadığımın altını çiziyorum bu noktada. Kitaptan örnekle devam edeyim:

Cruel kelimesi geçiyor bir yerde. Bu bilmediğim kelime olsun. Direkt olarak kelimeyi yazmıyorum, onun geçtiği cümleyi yazıyorum.

“A cruel lion lived in the forest.” “Cruel” kelimesini kırmızıyla yazdım ve kelimenin Türkçesini yazmak gibi bir gaflette bulunmadım. O cümlenin karşısına içinde “Cruel” kelimesinin geçtiği bir cümle de ben yazıyorum. Neyi referans alarak? Hayatımı. Evet, “Cruel” acımasız demek. Kendi hayatınızda acımasız diye tanımladığınız ne varsa onu yazın mutlaka. “This man is cruel” gibi kolaya kaçmayın. Yazdığın şey dünyanın en yanlış cümlesi olsun gerekirse. Bu çalışmanın amacı o kelimeyi kendi hayatınızla kesiştirmek çünkü böyle akılda kalıyor. Kelimeyi doğru kullanmaktan ziyade onun yaşamınızdaki karşılığını örneklendirmeye çalışın. Ben bira içmeye bayıldığım için şöyle bir cümle yazdım ve o günden beridir aklımdan çıkmıyor:

“the morning after a beer, life is so cruel”

Bira içtikten sonraki sabah hayat çok acımasız. Dünyanın en saçma cümleleri de kurulabilir, atış serbest.

Voscreen uygulaması için de bunlar geçerli. Orada kalıplar var kalıpları öğrenmek de muazzam seviye atlatıyor. Videoda gördüğünüz kelimeleri aynı yöntemle not ediyorsunuz ve cümle kuruyorsunuz.

Defterimizde yeni kelime öğrendiğimiz “cümlenin tamamı” yazıyor. Karşısında da o kelimeyle kurulmuş bizim cümlemiz. İş burada bitmiyor. Burası çok önemli. Sokakta yürürken gördüğünüz bir cismi ya da bir kişiyi İngilizce olarak içinizden anlatmaya çalışın. Fısır fısır kendi halinizle konuşun demiyorum elbette. Bir şeyi görürsün ve içinden onunla ilgili bir fikir geçer ya. Hah işte o İngilizce olsun. İngilizce düşünmeye cümleler kurmaya çalışın. Çok yavaş duraksayarak olacak muhtemelen. Zararı yok. Zamanla hızlanıyor. Yeni şeyler keşfetmek isteyenler için muazzam bir deneyim bu. Hiçbir şey yoksa sizin için açıklaması kolay kavramları anlatmaya çalışın. Bunda yoksanız komik bir anınızı defterinize yazabilirsiniz. Komik olsun ama. İfade biçimine en çok dikkat ettiğiniz an arkadaşlarına komik bir şey anlatmaya çalıştığınız andır çünkü. Komik anınızı kaleme alırken kesinlikle yardım almayın. O anıyı içinizden kendinize İngilizce anlatmayı deneyin. Zorlayın, inanın kaptırınca devam ettiğinizi göreceksiniz. İngilizceyi bilmekten ziyade anında konuşabilmek, o frekansa geçebilmek sorun oluyor genelde. Herkes “ı like swim” diyebilir ama birisiyle konuşmaya geldiğinde tutukluk yapıyor. Hem bunu aşmak hem cümle kurabilmek hem de kelimeleri kalıcı biçimde öğrenmek için anlattığım bu yöntemi denemenizi öneririm.

İngilizce çalışacak arkadaşlara ek bir tavsiyem var. İngilizce bir kavramın pek çok kelimeyle ifade edildiği bir dil. Bu nedenle çalıştığınız kelimelerin eş anlamlarını araştırmanızı, eş anlamlı kelimelerle de cümle kurmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Cruel’in eş anlamlısı Ruthless mesela. Bunu mutlaka belirtin, cümle defterinizde cruel geçen cümlenin yanına parantez içinde ekleyebilir ya da tamamen başka cümle kurabilirsiniz. Öğrendiğiniz İngilizce kelimelerin eş anlamlarını mutlaka ama mutlaka araştırın. Bu hep aynı kelimelerle cümle kurmanızın önüne geçer, dağarcığınız gelişir. Telaffuzda sıkıntı yaşıyorsanız youglish sitesi size çok katkı sağlayacaktır. Eğer telaffuz aklımda kalmaz diyorsanız cümle defterinizde nasıl okunduğu da yazsın. Bu ayıp değil.

Bitirmeden önce yeniden belirteyim. Bu bana fayda sağlayan, maksimum verim aldığım yöntem. Sizde çalışmama ihtimali elbette var ama denemeye değer olduğunu söylemek istiyorum.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir