Modern Çağın Depresyonu: Bunalım Neden Sürekli Hâle Geldi?

Modern insanın bir sürü derdi var. Depresyon kronik bir hal aldı, dünya hiç iyi bir yere gitmiyor, gelişen teknoloji doz aşımına uğradı ve eskiden komedi filmlerine konu olan robotların dünyayı ele geçirme ihtimali ciddi anlamda düşünülüyor. Sosyal medya organik sosyal hayatı mahvettiği gibi sürekli hale gelen karşılaştırma kültürünü yerleştirdi. Herkes başkasının hayatına baktığı için doğal olarak gördüklerini kendi yaşamıyla mukayese ediyor. Bu da özgünlüğü ve özgürlüğü kısıtlıyor. Kendi gerçekliğinden çıkamadığı için de toplumsal alanda var olamıyor. Bunun sonucunda yükselen aidiyetsizlik krizi; siniri, stresi de cabası.

Evet modern insanın pek çok sorunu var ama ben bunlardan ikisine değinmek istiyorum. Bana sorarsanız bu ikisi en önemli nedendir ve çözülmediği takdirde insanlık çok daha karanlık bir yere gidecektir.

Modern dünyanın en büyük problemlerinden birisi insanın aşırı değerli olduğunun bilincinin doğması ki bu artık aşılacak bir şey değil. Söylediğime şaşırabilirsiniz ama gerçek şu ki insanın fazla değerli olması hiç hoş değil. Bireyin bugünkü değerinin ne kadar yüksek olduğunu anlamak için çok uzağa gitmeye gerek yok. Babaannelerimizin anneannelerimizin başına sık sık gelen bir durum var: Çocuk ölümü. Yedi doğurdum beşi kaldı derler mesela. Bu insanlar çocuklarının acısını derine gömüp işlere güçlere geri dönmüşler. Çünkü gerçekten bunun dehşetini yaşasalardı bunu hayat boyu dillendirirlerdi. (Bir azınlığı dışarıda tutuyorum) Bu insanların çoğu on altı on yedi yaşında evlendi ve evlat acısını yirmili yaşlarda yaşadılar. Bugünün dünyasına dönelim, yirmi yaşlarında bir kadının çocuğunun ölmesindeki dehşeti tahayyül edebiliyor musunuz? Bugünün gencinin hayat boyu zihinsel komaya sokacak olan gelişme babaannelerimiz için “kaderin cilvesiydi”. Buna benzer pek çok örnek verilebilir. Millî mücadele yıllarında gönüllü olarak savaşa giden askerler vardı. Savaşa, yani ölümün her an yanında olduğu şeye kendi iradeleriyle gittiler. Bugün böyle bir şey mümkün olabilir mi? Konuşmayacağım konuşturulmayacağım diyen bir devrimci işkence ve ardından öleceği gerçeğini bilerek söyledi bunu. Kim şimdi böyle bir şeye cesaret edebilir.

İnsanın eskisinden daha değerli olduğunu görmek bu örnekler yeterli. Peki bu aşırı değerlilik nasıl bir dünya yarattı? Öncelikle bir tıkanıklık yarattı, modern insan tıkanık bir hayat yaşıyor. Eskiden bir iki meyve ağacı ile yetinirdi. İki belki de üç çeşit tat onu kâfi geliyordu. Bugün ise birbirinden ayrılan yüzlerce meyve var. Boş otobüste bineceği yere karar verememeye benzer, modern insan tam olarak ne yaptığını, hayatını nasıl şekillendireceğini eski insanlar kadar bilmiyor. Çünkü meyvelerin hepsi güzel, hepsi çekici ve bu kültür onların hepsine ulaşabileceğini söylüyor onlara. Bu aşırılık ilk başta depresyonu sürekli hale getiriyor. “Hayatı ıskalama” korkusunu devamlı hale getiriyor. Bu insanın üzerindeki en büyük yüklerden bir tanesi. Çünkü hayat çok değerli, aldığı nefes çok değerli ve bir gün tüm bunların sona ereceği ölüme doğru hızla gidiyor. Her şeyin tadına varması için acele etmesi gerekiyor. Yani modern birey hayatını güzelleştirip değerli hale getirecek olan nizamı, sadeliği, disiplini sağlamakta güçlük çekiyor. Bu aşırı doz değerin ikinci yanı hiçbir şeyin göze alınamamasıdır. Modern insan hayatını tehdit edecek herhangi bir şeye kalkışamıyor. Cesaret eksikliği de cabası. Değerli kazanımların elde edildiği o adanmışlık eksik kalıyor. Çünkü birincisi tek bir şeye, yani tek bir ağacın meyvesine konsantre olmak işine gelmiyor. Bir sürü güzel meyve dururken şansını teke düşürmek istemiyor. Bunların sonucunda da her şeyi kazanmak isterken hiçbir şey elde edemeyen, bu nedenle kendi değerini oluşturamayan bir noktaya geliniyor. İnsanın kendini değerli hissedebilmesi için bir şeyler üretmeli. Fikir, dostluk, arkadaşlık ya da bir alet, kariyer… Bunlar yüksek motivasyon ve uzun süreli disiplin gerektirdiğinden bugünün toplumunda aşırı zor bir hale geliyor. Üçüncü ve sonuncu faktör değerli hissetme ihtiyacının sürekli hale gelmesi. Bu her saniye şişen bir dopamine sebep oluyor. Bundan yirmi sene önce bir kadına “Sen çok güzelsin” dendiğinde bir ay sırıtarak gezerdi. Ancak şimdi aynı kişi bir fotoğrafla yüzlerce beğeni alıyor. Bunu Banu Alkan kompleksi ile açıklayabiliriz: Kendini dünyanın sayılı sanatçılarından gördüğü için ayağını uzatacağı minderi koymak için bile birini tutma şımarıklığı. Modern birey bu kadar olmasa da hemen hemen aynı şeyi barındırıyor içinde. Bir değer yaratmanın üretimden geçtiği düşünüldüğünde bu kıymetli hissetme açlığı felaketle sonuçlanıyor. Kafasının sürekli okşanmasını isteyen çocuk ne okula gider en oyun oynar. Olduğu yerde durur ki hep istediği olsun.

İnsanlığın doz aşımı değeri kısacası bir tıkanıklığa sebep oluyor. Bu tıkanıklığın içinde artık paranoya halini almış bir psikoloji de var. Hayatı ıskalamaktan aşırı korkan kitle her ağacın meyvesine saldırdığı için hiçbir kazanım elde edemiyor. Gerçek değerin az ve özde olduğunu göremiyor.

Modern insanın ikinci büyük problemi her şeyin görünür olduğu bir dünyada yaşamasıdır. Bu sosyal medyanın insanlığa attığı en büyük kazıklardan birisidir ve bence onsuz bu çağın depresyonu hakkında fikir üretilemez. Madem kadın erkek ilişkilerinden başladık, örneği yine oradan vereyim: Eskiden bir kadınla tanışıp, onunla flört etme, işi ilerletme, sevgili olma ve bunu idare ettirme işinin geri planında karşı tarafı tanıma isteği hep taze olarak duruyordu. Yani başlangıçtan sevgililiğin neredeyse birinci senesine kadar karşın tarafın gizemli bir tarafı olurdu. Bugünün insanının tanışılıp sabaha kadar mesajlaşılan ilk gece diye övdüğü şey eskiden ilişkinin neredeyse tamamında vardı. Peki sosyal medya ne yaptı? Bizi gereğinden fazla insana maruz bıraktı ve bunu sürekli hale getirdi. Diğer bir deyişle hiç kimsenin adam akıllı gizemi kalmadı. Sadece Instagram profiline koyduğu fotoğraftan ve altındaki yazıdan o kadının ne dinlediğini, neleri sevdiğini, ne işlerle meşgul olduğunu ve mesela nasıl bir sevgili olacağını herkes tahmin edebiliyor. Sosyal medyada o kadar çok insana maruz kaldım o kadar farklı tipleri gördüm ki artık her insan tipini biliyorum.

Sadece insan ilişkileri için değil hayatın tamamında bu kötü durumun ceremesini çekiyoruz. Roma’da Kolezyumun sadece fotoğrafına bakılıyordu eskiden. Orada gezmek nasıl olur, içi nasıldır, bir gün Roma’da vakit geçirince neler görürüz? Bu sorular gizemli bir olayın neticesinde sorulurdu. Bugün Roma’yı gezip her şeyi olduğunca anlatan binlerce insan ve video var. Hiç işim olmamasına rağmen Amerika’da müstakil bir evde yaşayan adamın çektiği video sayesinde böyle evlerde nasıl sorunlarla karşılaşıldığını biliyorum. Kore’nin sokak yemeklerini biliyor hatta bunu evde yapabiliyorum. Doktorun bir günü nasıl geçer onu da biliyorum. Kısacası her şeyi biliyorum, her şeyi biliyoruz. Bilmesek bile birinci kaynaktan öğrenmek çok basit. Hayat modern insan için her detayını bildiği filmi defalarca başa sarıp izlemektir artık. Bir şeyi çekici kılan en önemli özellik gizemdir ve bu dönemde artık gizemli hiçbir şey kalmamıştır. Video izlemekle gerçekleştirmek arasında fark olduğunu söyleyenler olacaktır. Doğru, arada fark vardır ve tecrübe etmek kısmi bir gizem taşımaktadır. Ama söylediğim gibi bu gizem kısmidir çünkü ne ile karşılaşacağını görür, az çok tahmin ederek bunu deneyimlersin. İtalya’yı sadece fotoğraflara görmüş bir insanın Roma’yı gezerken aldığı haz ve mutlulukla, oranın defalarca videosunu izlemiş insanın hazzı aynı olabilir mi?

Birey çok değerli ve artık her şey görünür oldu. Hiçbir şeyin gizemli, dolayısıyla gerçekten değerli olmadığı dünyada önünde uzanmış binlerce ağaçtan farklı meyveler yemek istiyor insanlık. Bunun olasılıksız bir şey olduğunun farkında değil, sadeliğin daha değerli bir hayat vadettiğini idrak edemiyor. Adanması gereken şeylere cesaret edemiyor çünkü hayatı ıskalamak istemiyor. Bir meyvenin tamamını yiyeceğine her birinden küçük ısırıklar alıyor. Bunun tatminsizliği ve mutsuzluğu da cabası. Sonucunda ortaya fikir üretmek ve özgün olmak konusunda çok hevesli olmayan, derine inmektense yani bir meyveyi tamamen yemektense hepsinden birer ısırık almak isteyen tipler türüyor. Düşünce evrimi gerçekleşmediğinden de dünya artık daha ileriye gidemiyor. Modern insanın tıkanıklığı işte böyle oluşuyor.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir