1. Dünya Savaşı Neyi Simgeliyordu?

Birinci Dünya Savaşı insanlığın makinelere yenildiğini ve artık değerli olmadığını en net biçimde gösteren bir olaydır aynı zamanda. Nedenleri ve sonuçları tartışılır ama harbin sosyolojik karşılığı da ele alınmalıdır. İnsanın ikinci plana atılması, bireylerin aşağılanması akla hayale gelmeyecek gaddarlığı tüm dünyanın üzerinde sallanan Demokles’in Kılıcına çevirdi bugüne kadar aynı tedirginlik katlanarak devam etti. Buna neden olan şey Birinci Dünya Harbi idi.

İnsanın değersizliği ile gaddarlığı arasındaki bağlantıyı şöyle anlatabilirim: Şövalyeler eskiden asildi, kendilerine ait elbiseleri vardı. Kadınlar onlardan hoşlanırdı ve gittikleri her yerde dikkat çekerlerdi. Bu nedenle her dönemde güncelliğini korumuş savaşta yiğitlik vurgusunun bir karşılığı vardı. Birinci Dünya Harbi’nde ise durumun tam tersine döndüğü anlaşıldı. Dakikada bir veya iki mermi atan tüfeklerin yerini saniyede on kurşun atabilen silahlar almıştı. Askerlerin artık özel bir üniforması yoktu, başı dik biçimde yürümektense toprakta sürünüyorlardı. Normal insanlardan daha kötü muamele görmeleri de cabasıydı. Savaş öncesinde büyük bir coşku ile servis edilen yiğitlik vurgusunun bir karşılığının olmadığı görüldü.

Halk da bu değersizliği yaşıyordu. Gazetelerde savaş kutsanıyor, yiğitlik vurgusu yapılıyordu. Şarkılarla gönderdikleri askerler hala gelmiyor, savaş bir türlü bitmiyordu. İkinci yılın ardından büyük bir pişmanlık dalgası yayıldı ama bunun artık önemi yoktu. Savaşın uzamasına neden olan şey teknolojiydi ve teknolojinin ne zaman nefesi kesilirse harp de o zaman bitecekti. İş bireylerin istek ve arzularından çıkmıştı. İnsanlar artık belirleyici değildi. Makineler savaşıyordu ve halklar acı biçimde onların durmasını bekliyordu.

Bu değişim neye sebep oldu? Daha ilkel savaşlarda hamile bir kadın bir asker tarafından kılıçtan geçirilmezdi. Ama şimdi yukarıdan mermi yağdıran uçaklar vardı ve pilotlar üzerine bomba yağdırdıkları insanları göremiyorlardı. İşte asıl kırılma buydu. İnsanlar artık “görülmediğinden” akla hayale gelmeyecek gaddarlıklar peş peşe yaşandı. Savaşın şiddeti arttıkça acımasızlık da aynı oranda yükseldi. Toplama kampları kuruldu. Ele geçirilen yerlerdeki kadınlara tecavüz edildi. Bütün bunların yarattığı intikam hissi bu acımasızlıkları meşru bir zemine koymakla kalmıyor, daha beterlerini gerçekleştirmek konusunda bir o acıyı çekenlere doğruluk payı da yaratıyordu.

Ölü sayısını milyonlara çıkaran askeri teknoloji büyük bir nefret dalgasını hemen her ülkede inşa etti. Çünkü bunlar o dönemki insanların tahayyül edeceği sayılardan değildi. Bu muazzam korkutucu gerçekler halkların intikam ve nefret duygusunu körükledi. Ama bunun nedeni onlar değildi. Nedeni bireyin artık ikinci planda olmasıydı.

İnsanlar makineye yenilmişti, artık değersizdiler ve bu akıl almaz bir vahşeti beraberinde getirdi. Bir din olarak görülen teknolojik ilerleme bireylerin giderek değerini yitirdiği gerçeğini gizlemişti. Savaş zamanında bu ortaya çıktı ve dünya geri dönülmez bir yola girdi. Bugün küçük bir çocuk kendisini pahalı bir telefondan daha değerli göremiyorsa bunun temeli yirminci yüzyılın başında atıldı ve Birinci Dünya Harbi bu gerçek açığa çıktı. Zamanla insanın insana gaddarlığı normalleşecek, teknolojik ilerlemeler onları daha da değersizleştirecekti.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir