2. Dünya Savaşı Başlamadan Önlenebilir Miydi?

Dünyanın en büyük harbi olan 2. Dünya Savaşı başlamadan bitebilir miydi? Başlasa bile en azından seksen milyonluk bir kaybın önüne geçilebilir miydi? Bu soruların cevabını bulamasak da tahmin yürütebiliriz. Benim tahminime bu harp çok kısa bir süre içinde neticeye bağlanabilir, onca felaketin önüne geçilebilirdi. Bugün medeniyetin beşiği olarak gördüğümüz batılı devletler (Fransa, İngiltere ve ABD), savundukları ideolojiyi milyonlarca insanın canından daha önemli görmeseydi 2. Dünya Savaşı belki başlamadan önlenecek, başlasa bile çok az kayıpla atlatılacaktı. Şimdi bu iddiamı temellendirmek istiyorum.

Rusya’da ihtilal olmuş, devrim onca ambargoya rağmen ayakta kalmayı başarmıştı. Bu çok büyük bir başarıydı çünkü batılı devletler Rusları resmen dünyadan dışlamıştı. Bu da yetmemiş iç savaşı tetikleyen pek çok karara imza atmış, Rusya’da patlak veren devrim karşıtı olaylara desteğini esirgememişti. Devrimin ayakta kalması bu yüzden önemliydi. Yıllar geçti, Sovyetler giderek gelişti, ekonomik sıkıntılarını çözmeye ve iç savaşın yaralarını sarmaya başladılar. Bolşevizm yükselişe geçti. Komünizm tüm ülkelerdeki destekçi sayısını arttırdı. İlerleyen yıllarda dünya ideolojik anlamda iki kutba bölünmüş görünüyordu. Büyük ekonomik buhranın etkisiyle yeni bir akım daha çıktı ortaya: Faşizm. Kapitalizmden ağzı yanan buna karşılık komünist tarafta da yer almak istemeyen kesim faşizme sarıldı. 1930’lu yıllarda bu görüş dünyanın yükselen yeni değeri olarak görülmeye başlandı. Ekonomik buhranla birlikte Avrupa’nın artan işsizler kitlesi, yıkılan burjuvaziyle birlikte Faşist, Nasyonal Sosyalist ve Komünist ideolojilerine itildi.(1)

Nasyonal Sosyalist düşüncesinin 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle, bundan 16 yıl önce ilk defa tecrübe edilmiş şey ikince kere yaşanıyordu: Dünyanın lider ülkeleri kapitalizmden kopuyordu. Artık dünya üç kutuplu bir yerdi ve herkesin eli kuvvetliydi. Ancak Nasyonal Sosyalizm anlayışındaki bir detay dikkat çekiyordu. Bu ideolojinin temelinde Bolşevizm karşıtlığı vardı ve işçi kitlelerini siyasetten uzaklaştırmak gibi bir misyon edinmişti. Basit gibi görünen bu nokta Nasyonal Sosyalizm ideolojisinin kapitalizmle daha çok ortak noktası olduğunu gösterir. İsimleri ve görüşleri farklı olsa da dinamikleri kapitalizmle örtüşüyordu.

Hitler’in iktidara olduğu yıllarda bilhassa İngiltere’nin faşist ideolojiye sıcak baktığı ve desteklediği biliniyor. Bu sıcaklığın sebebi Hitler’in doğal toprak anlayışından ileri geliyordu çünkü bu teoriye göre genişleme doğuya doğru olmalıydı. Hitler’in doğudaki Bolşevizm ile kavga etmesini dört gözle bekleyen batılı devletler, onun antlaşma ihlallerini görmezden geliyordu. Doğuya doğru genişleme arzusunu “büyük bir sevinçle” karşılayan İngilizler bunu uygun görüyordu. “Lord Halifax Lordlar Kamarası Başkanıydı… Belgelere istinaden Hitler’in Doğu Avrupa’daki toprak isteğini adeta ikram edercesine uygun karşıladığı anlaşılmaktadır.” (2)

Adolf Hitler’in doğuya genişleme isteğini onaylayan Fransız ve İngilizler, onun dilediği gibi hareket etmesine göz yumdu. Almanlar Avusturya’ya taarruz ederken bunu benimsediler ve hiç karışmadılar. İki ülkenin bu rahatlığına karşılık Sovyetler tehlikenin farkındaydı. Hitler’e gösterilen müsamahanın ileride dünyayı bir savaşa sokacağını önceden tahmin etmişlerdi. 2. Dünya Harbi’nin bu noktada engellenebileceğini düşündüler. Bunu Bolşeviklerin İngiltere ve Fransa’ya Çekoslavakya’nın işgalini önlemek için teklifte bulunmasından anlıyoruz. Bu teklif elbette reddedildi. Batılı devletler, görmezden gelerek büyüttükleri Hitler’in doğuya ilerleyişinden mutluydular. Bolşevizm “tehlikesi” böyle giderilebilir, savaş anca böyle uzakta tutulabilirdi. İdeolojik çıkarlar bu kadar ön planda tutulmasa, tüm Avrupa’yı fethedeceği dünden belli olan gözü dönmüş bir adama önceden müdahale edilse savaş büyür müydü yoksa yangın en az kayıpla atlatılabilir miydi? Hitler’in gücünün doruğa ulaştığı 1940 yılına varmadan yapılacak bir operasyon savaşı önleyebilir miydi? Bu sorunun cevabını veremesek de şu bir gerçektir ki İngiliz ve Fransızların devletlerin ideolojik tavrı savaşı alevlenmesine doğrudan katkıda bulunmuştur. Hitler’in Çekleri işgali kolay oldu. Çekler Avrupa’nın en güçlü ordusuna sahip olan Fransa’nın dostuydu ama Fransızlar onları kadere terk etmişlerdi.

Çok geçmedi, Hitler’in Polonya’yı işgali gündeme geldi. İngiltere başkanı Chamberlain Polonya’nın bağımsızlığını tehdit edecek en ufak girişimde ülkeye yardım edeceğini taahhüt etmişti. Polonya’nın savunması Ruslar olmadan imkansızdı ama İngiliz kabinesi bunu istememekteydiler. Ruslar İngilizlerle antlaşmak ve Nazi tehlikesini bertaraf etmek adına yine bir teklif götürmüş ama İngilizlerin oyalayıcı tavrıyla karşılaşmışlardı. Batılı devletlerin Bolşevizm korkusu savaşı önleyebilecek iki karardan alıkoymuştu. İngilizler Ruslarla anlaşsa ve Ruslar Polonya’da Nazilere karşı ordu bulundursa işler çok daha farklı olabilirdi. Bu antlaşma sağlansaydı Fransızlar ve Ruslar Nazileri sıkıştırabilir, İngiltere bu savaşı destekleyebilirdi. Dünyanın en güçlü iki ordusuna karşı aynı anda farklı cephede savaşmak zorunda kalan Almanlar bu savaştan galip ayrılamazdı. Çünkü o dönemde gücünü yeni bulan Alman ordusu sanıldığı kadar kuvvetli değildi. Çerez niyetine işgal ettikleri Polonya’da bile iki yüzü aşkın tank yolda arızalanmıştı.

Hitler harp başlayana kadar rahat hareket etmesini Komünizmden korkan ve ideolojilerini milyonların canından daha değerli kılan batılı devletlere borçludur. Sovyetlerin antlaşma istekleri kabul edilseydi savaş önlenebilirdi. Bu çekimserliğin nedeni Komünizm’in yayılma korkusu değildi kesinlikle, kapitalist ülkeler onu direkt yok etmek istemişti ve Almanlara bu yüzen göz yumdular. Çünkü Bolşevizm’in Avrupa’ya yayılma gibi bir ihtimali artık söz konusu değildi. Bunun gerçekleşmesi için Doğu’nun Avrupa’ya açılan kapısı olan Almanya’da Bolşevizm’in kazanması gerekirdi. Bolşevikler Almanya’da zaten başarısız olmuştu. Buna karşılık Sovyetler Tek Ülkede Sosyalizm anlayışına tutundular ve Avrupa’ya yayılmacı politikadan vazgeçtiler. O dönemde Sovyetlerin tüm Avrupa’da ihtilal yapacak güce sahip olduğunu düşünmek de bir hayal ürünüydü. Kısacası büyük kapitalist ülkelerin Komünizm “tehlikesini” yok etmek adına göz göre göre gelen dünya savaşına müsaade ettiği görülebilir. Onlar Hitler’in sadece doğuya doğru genişleyeceğini düşünüyordu.

Polonya konusu üzerine gerçekleştirilemeyen Rus-İngiliz görüşmelerinin ardından bana göre dünya tarihinin devletler bazında en büyük çalımı gerçekleşti. Yaklaşan tehlikeyi görüp İngiliz ve Fransızlarla defalarca antlaşmaya çalışan ama bir karşılık bulamayan Sovyetler Almanlar ile saldırmazlık paktı imzaladı. İngilizler ve Fransızlar Almanların doğuya ilerleyeceğini düşünürken kendilerini birden namlunun ucunda buldular. Bu saldırmazlık paktı ile Sovyetler Batı’ya; “Madem beni dinlemiyorsunuz alın beslediğiniz belayla siz uğraşın” diyordu.

Polonya’nın işgalinden sonra İngiliz ve Fransızların tutumu da ilginçti ve bunun savaşın uzamasında çok büyük etkisi olmuştur. Polonya’nın işgalinden Fransa seferine kadar geçen döneme kadar bu iki ülke Almanlara askeri hiçbir tepki vermemiş ve bu dönem Sitzkrieg (Tuhaf Savaş) olarak adlandırılmıştır. Avrupa’nın en güçlü ordusu Fransa’nın, önemli gücünü doğu kanadına sevk etmiş Almanlara hiçbir müdahalede bulunmaması kabul etmesi mümkün olmayan bir hatadır. İngiliz ve Fransızların bu beceriksizliği neticesinde Almanlar Polonya’yı dilediği gibi işgal etmiş ve aradan geçen süre boyunca askeri gücünü yükseltmeye devam etmiştir.

10 Mayıs günü Almanlar Fransız seferine başladığında batılı devletler büyüttükleri tehlikeyle karşılaştılar ve dünya geri dönüşü olmayan bir yola girdi. Milyonlarca asker öldü, İngiltere’de ve Fransa’da milyonlarca masum insan hayatını kaybetti. Bolşevizm’e olan nefretleri olmasaydı, çıkarlarını değil de insanları düşünselerdi savaş büyümeden önlenebilirdi. Korkuları ve kinleri yanmakta olan ateşe benzin döktü ve dünya altı yıllık bir karanlığa girdi. Bu yazıyı yazma amacım SSCB’yi aşağılamaya yemin edenlere farklı bir bakış açısı kazandırmak istemekti. Onun her başarısını başka faktörlere bağlamaya özen gösteriler bilmeliler ki bu savaşın çıkmasına ve büyümesine en çok katkı sağlayan İngiltere ve Fransa, yani kapitalist devletlerdi. Sovyetlerin çabalarına kulak verseler dünya belki bu denli büyük bir savaş görmeyecekti. Her ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın bu yazıdan çıkartılacak şey şudur: Sovyetler savaşın çıkmaması için her türlü girişimde bulunmuş, batılılar kin ve garezlerinden onlara kulak asmamıştır.

Alıntılar Osman Öndeş’in 2. Dünya Savaşı kitabından alınmıştır.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir